1. Avrupa Birliğinin Oluşumu

Avrupa Birliği (AB)’nin oluşumuna temel teşkil eden asıl konu şudur.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından

  1. refahın
  2. güvenliğin
  3. barışın

hâkim olduğu bir düzeni sağlama amacı Avrupa Birliğinin oluşumunun ana ve en temel sebebidir.

AB fikrinin temellerini ve oluşum sürecini en sade şekilde analiz etmeye devam edelim. Olabildiğince kronolojik ve sade betimleme ile süreci özetlerken gerektiği yerde önemli detaylar hakkında bilgi vereceğim.

Avrupa ikinci dünya savaşı ile büyük bir yıkım yaşadı. Tekrar yeni bir savaşı engellemek için tek bir devletin tek başına meydana gelebilecek bir savaşı engelleyemeyeceğini biliyorlardı. Altı devlet ortak iş birliği kurma çerçevesinde ortak adım attılar.

Avrupa Birliğinden önce kurulacak olan Avrupa Topluluklarının kurulmasında etken olan faktörler iki temel başlık altında toplanabilir.

  •  Kuvvetli iş birliği mekanizması ile Avrupa’da barış ve güvenliğin sağlanması amaçlanmıştır. 
  • İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan olumsuz politik ve ekonomik çerçeve.

İkinci dünya savaşı sonrasında ABD ve SSCB süper güç konumuna geldi. Avrupalı devletler SSCB’nin askeri ABD’nin ekonomik tehditi ile karşılaştılar. Dolayısıyla birleşmenin gerekliliği ve gerçekliği bir kez daha idrak edildi.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın içinde bulunduğu şartlar ve Batıyı bütünleşmeye sevk eden asıl sebepler ise şunlardır.

  •  Almanya ikinci dünya savaşında yenilmiş ve dört işgal bölgesine bölündü.
  •  Doğu Avrupa’da komünizm dalgasının hâkim olması ve diktatör hükûmetlerin başa gelmesi, özel mülkiyetin kaldırılması ve komuta ekonomisinin uygulanmaya başlandı.
  •  Batı Avrupa’nın ekonomik toparlanma süreci (ABD’den gelen Marshall yardımları bu dönemde Avrupa’nın toparlanma sürecine hız kazandırdı. ABD serbest ticaret ve finansal hareketler yoluyla ekonomide dayanışmayı da teşvik etdi.)
  •  Siyasi istikrarı sağlama çabaları.
  •  Askeri güvenlik konusu.
  •  Almanya ile Fransa arasındaki kömür çelik sorunları ve kalıcı çözüm ihtiyacı
  •  Sovyet tehdidine karşı koyma durumu.

1922’de Kont Coudenhove Kalergi “Pan Avrupa Birliğini” kurdu.

1946’da Paris’de “Federalistler Avrupa Birliği” kurulmuş, 1959’da ise ismi “Avrupa Federalist Hareketi” olarak değiştirilmiştir.

1946’da Zürih’deki konferansta Sir Winston Churchill’in “kıtamızda kalıcı barış için Avrupa Birleşik Devletleri kurulmalıdır” demeci Avrupa’yı harekete geçirmiştir.

Komşularının iyileşmesi kendisininde iyileşmesi demek diyen ABD bölgesel güvenliği güçlendirmek ve ekonomik canlanmayı arttırmak için Avrupa’ya destek vermeye karar verdi.

ABD’nin ekonomik ve bölgesel alandaki bu hareketi Rusya’dan ve kendi içinden meydana gelebilecek tehditlere karşı Avrupa Birliğinin oluşumunun somut adımlara dönüşmesinin hareketi olmuştur. ABD’nin bu desteğinin hemen ardından

7-11 Mayıs 1948 LaHaye toplantısında Avrupa Konseyi’nin kurulmasına karar verilmiştir. 

9 Mayıs 1950’de Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman “Schuman Planı”nı açıkladı.

Plana göre; Fransa ve Almanya başta olmak üzere Batı Avrupa’nın kömür ve çelik sanayisinin tek bir çatı altında toplanmasını, bu bağlamda Batı Almanya ve Fransa’da çelik ve kömür üretimini denetleyecek tek bir organın kurulması önerilmiştir.

1.1. Avrupa Birliği Fikrinin Temelleri

Avrupa’da devletler arası bütünleşmeyi sağlayacak bir birlik kurulmasına yönelik fikir ve teşebbüslerin kökeni Eski Yunan’a kadar dayanır. Hemen hemen her dönemde farklı düşünsel birleşme bir arada devlet olma düşünceleri var olmuştur. Ortaçağ öncesinde siyasi bütünleşmiş devlet fikirleri öne sürülüyordu. Ortaçağ sonrasında ise dini ve iktisadi düşünceler bütünleşme nedenleri olmuştur. Örneğin David Richardo’nun Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi hatırlarsanız burada kısaca devletlerarası takas ekonomisi anlatılır. Bu konuyla ilgili daha önce bir yazı hazırlamıştım buradan bakabilirsiniz.

Görüldüğü gibi birçok düşünür, devlet adamı ve din adamı siyasi, ekonomik ve dini nedenlerle Avrupa’da böyle bir Birlik kurulmasını savundu.

İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in 19 Eylül 1946’da Zürih’te yaptığı ünlü konuşmasında Fransız-Alman iş birliğinin temel bir zorunluluk olduğuna dikkat çekmiş ve “Avrupa Birleşik Devletleri”nin oluşturulması için çağrıda bulunmuştu. Ancak Churchill’e göre, Birleşik Krallık bu bütünleşme hareketinin dışında kalacak, sadece bütünleşme hareketine destek sağlayacaktı.

1.2. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’ndan Avrupa Topluluklarına


İkinci Dünya Savaşı sonrası harap durumda bulunan Avrupa’yı yeni savaşlardan korumak, bölge güvenliğini ve refahı sağlamak bir otoritenin hayata geçirilebilmesi ile gerçekleşebilirdi. Bu noktadan hareketle savaşın temel etmenlerinden biri olan kömür-çeliğin kontrol altına alınması amaçlandı. Bu bağlamda, Fransa Dışişleri Bakanı Schuman, 9 Mayıs 1950 tarihinde (“Avrupa Günü” olarak da kutlanmaktadır) “Schuman Planı”nı açıkladı. Böylelikle AB’ye giden yolun ilk temelleri de atılmış oldu.

Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) ile Avrupa Toplulukları (AT) arası dönemdeki temel olaylar, tarih sırasına göre aşağıdaki gibi gelişmiştir:

18 Nisan 1951: Paris’te altı ülke (Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg) arasında Paris Antlaşması imzalandı ve AKÇT kuruldu. (Bu antlaşma, genel çerçeveden ana noktalar itibarıyla değerlendirilecek olunursa; antlaşmanın amacı, Almanya ile Fransa arasında meydana gelebilecek olası bir savaşı engellemek; Almanya-Fransa’nın kömür-çelik sektörünün işletilmesi; bağımsız bir otoritenin kurulması ve yetkilerin devredilmesi; arzu eden diğer Avrupa ülkelerinin bu teşkilata katılabilmesi olmuştur).

27 Mayıs 1952’de altı ülke, Paris’te “Avrupa Savunma Topluluğu” antlaşmasını imzalamışlardır ve “Avrupa Savunma Bütünleşmesi” yolundaki ilk adım atılmıştır. Bu antlaşmanın temeli ise Plevenen Planı’na dayanmaktadır. 1950 yılında Fransa Başbakanı René Pleven’in adını taşıyan plana göre; Sovyet tehdidi ve Batı Almanya’nın yeniden silahlandırılması sorunlarına karşı bir Avrupa ordusunun kurulması önerilmiştir. Ancak, 1954 Ağustos ayında Fransız Ulusal Meclisi’nde Avrupa Savunma Topluluğu Antlaşması’nın onaylanmasının reddedilmesiyle birilikte, atılan bu adım da başarısız olmuştur (Kantörün, 2011).

1 Haziran 1955’de altı ülkenin katılımı ile Messina Konferansı gerçekleştirilmiştir. Alınan karar doğrultusunda Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nun (EURATOM) kurulması için çalışmalara başlanacaktır.

25 Mart 1957’de Roma Antlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte EURATOM ve AET kuruldu. Amaç; AKÇT’den elde edilen kazanımların ve başarıların diğer sektörlere aktarılmasıdır (yayılım etkisi-spill over effect).

EURATOM ile Topluluğun barışçıl amaçları için atom enerjisi, sanayi ve enerji üretim alanlarında kullanılması amaçlanmıştır (Karluk, 2007: 12).

AET ile Avrupa’nın siyasal bütünlüğe ulaşması hedeflenmiş olup, bu bağlamda ekonomik dengenin sağlanması için üye devletler arasında mal-hizmet-sermaye-emeğin serbestçe dolaştığı bir ortak pazar ve GB’nin kurulması planlanmıştır. Zira AET’nin Roma Antlaşması’nın 2. maddesinde de belirtildiği gibi: “Topluluğun görevi, ortak pazarın kurulması ve üye ülkelerin ekonomik politikalarının giderek yaklaştırılması suretiyle, Topluluğun bütünü içinde ekonomik etkinliklerin uyumlu olarak gelişmesini, sürekli ve dengeli bir yayılmayı, artan bir istikrarı, yaşam düzeyinin hızla yükseltilmesini ve birleştirdiği devletler arasında daha sıkı ilişkileri gerçekleştirmektir” (Legalisplatform, 2011).

De Gaulle, esnek bir yapıya sahip hükûmetler arası bir Topluluk kurmayı amaçlamaktaydı. Bu amaçla, 1961 yılında Fransa’nın Kopenhag Büyükelçisi Christian Fouchet, Avrupa’da dış politika alanında iş birliğinin ilkelerini belirlemek için çalışmalara başlamıştır. 2 Kasım 1961 yılında birinci Fouchet planı komisyona sunulmuş, müzakereler devam ettiği sırada da ikinci Fouchet planı taslağı komisyona sunulmuştur. Ancak iki planda onaylanmamış ve başarısız olmuştur. Başarısız olmasının sebepleri ise hükûmetler arası bir sistemin öngörülmesi, NATO’ya atıf yapılmaması (ki üye devletler kendi güvenlikleri için NATO da yer almayı istemekteydiler) ve savunma konusunun siyasi konular altında işlenmesidir (Efe, 2010: 42-44).

8 Nisan 1965: Füzyon Antlaşması imzalandı ve 1 Temmuz 1967’de de yürürlüğe girdi. Bu antlaşma ile AKÇT-EURATOM-AET tek isim altında toplandı ve Avrupa Toplulukları (AT) adını aldı. Üç topluluğa ait bulunan üç farklı yürütme organları ve karar organları birleştirilmiş, birer tane Komisyon, Parlamento ve Konsey kurulmuş, ayrıca bütçe tek kalem altında toplanmıştır.

Bu üç topluluk yasal açıdan farklı, siyasi açıdan ise tek bir kuruluştur. AT’nin diğer kurum ve kuruluşlardan ayıran temel farklılık devletlerin egemenlik haklarının bir üst otoriteye devretmeleridir. Bu özelliği ile dünyada AT, yani Avrupa Birliği (AB) tektir (Karluk, 2007: 12).

1.3. Avrupa Topluluklarından Avrupa Birliği’ne

Avrupa Topluluklarının Avrupa Birliği’ne dönüşümü bir noktada artık zorunluydu. 1989 yılında Orta ve Doğu Avrupa’da meydana gelen siyasi gelişmeler sonucu SSCB ve Doğu Bloku’nun dağılması, İkinci Dünya Savaşı akabinde ikiye bölünmüş olan Almanya’nın birleşmesi ve Tek/Ortak Pazarın gerçekleştirilme hedefi bu dönüşümün temel hedefleri arasında sayılabilir.

1 Temmuz 1968 tarihinde Gümrük Birliği, Roma Antlaşması’nda belirtilen tarihten bir buçuk yıl önce kurulmuştur.

1969 yılında yapılan Zirvede, Lüksemburg Başbakanı Pierre Werner’den Avrupa bütünleştirme doğrultusunda derinleştirmeye yönelik “Ekonomik ve Parasal Birlik (EPB)” hakkında bir rapor hazırlanması istendi. 1970 Ekim ayında sunulan rapor, yedi aşamalı, on yılı kapsayan bir plan sundu. 19-20 Ekim 1972’deki Paris Zirvesi’nde EPB’in 1980 de yürürlüğe girmesi çağrısında bulunuldu. Ancak, 1970’lerde meydana gelen ekonomik durgunluk, yüksek enflasyon ve artan ekonomik farklılık ile birlikte öngörülen 1980 hedefi anlamsızlaştı, plan başarısız oldu (Dinan, 2005: 425,426).

Roma Antlaşması sonrası kaydedilen gelişmeler ve iktisadi kazanımlardan hareketle kurulan bu iş birliğini genişletme ve derinleştirmek istenmiştir. Bu bağlamda 1970 yılında “Avrupa Siyasal İşbirliği Antlaşması (ASİA)” imzalanmıştır. ASİA, Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası’nın temelini oluşturmaktadır. ASİA’da üye devletlerin dışişleri bakanları düzenli olarak toplanmakta, kararlar almakta ama bu kararların bağlayıcı yönü bulunmamaktaydı. Avrupa Birliği Antlaşması (Maastricht Antlaşması-ABA) ile birlikte ASİA’nın varlığı sona ermiş ve yerini “Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası” almıştır.

Yapılmak istenen ve karşılaşılan zorluklar bir yerde üye devletlere bütünleşmenin çok da hızlı gerçekleşmeyeceği sinyallerini vermekteydi. Karşılaşılan her bir problem, yeni bir çözüm mekanizmasını bir anlamda AB’ye giden farklı bir yolu daha keşfetmelerine sebep oluyordu.

1970’lerde ilk genişleme dalgası gerçekleşti. 1973 yılında İngiltere, Danimarka ve İrlanda topluluklara üye oldu. Aynı yıl Dünya Petrol Krizi meydana gelmiş ve dünya genelinde ekonomik durgunluk ve daralmaya neden olmuştur. Buda ülkeleri korumacı politikaları uygulamaya sevk etmiştir. Bu sebeple de Gümrük Birliği aşamasından Ortak Pazar aşamasına geçilememiştir.

1976 yılında Leo Tindemans’ın hazırlamış olduğu “Tindemans Raporu” açıklanmıştır. Rapor Avrupa düşüncesi fikrinde bir uzaklaşma olduğunu, topluluk yapısında dengesizliklerin bulunduğunu, ayrıca GB başarısı sonrası politikaların da bütünleştirilmesi gerektiğini ve topluluk kurumlarının güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. Rapor, 29-30 Kasım 1976 La Haye toplantısında Avrupa Toplulukları Konseyi’nce yayınlanan bir bildiri ile belirtilen görüşlerin tamamına katıldıklarını beyan etmişlerdir (Karluk, 2007: 15).

1979 yılında Avrupa Parlamentosu’nda “Kanguru Grubu” oluşmuştur. Bu grup, farklı üyelerden müteşekkil olup, AB ideallerine bağlı ve piyasa bütünleşmesini savunan üyelerden meydana gelmekteydi. Ticaretin önündeki engellerin aşılmasını yani tek pazarın oluşturulmasını istemekte ve desteklemekteydiler (Dinan, 2005: 72).

Bütünleşme sürecine ivme kazandırmak, problemlerin üstesinden gelmek için Komisyon 1985 yılında Beyaz Kitap’ı yayınlamıştır. Rapor, 282 yasa teklifini ve bu yasaların yürürlüğe girişleri ile ilgili takvimi içermektedir. Bahsi geçen yasalar yürürlüğe girmesiyle birlikte üye ülkeler arasında var olan ve ulusal pazarların bütünleşmesi önünde engel teşkil eden ticari engellerin kaldırılması hedeflenmiştir. Burada amaçlanan üye ülkeleri kapsayan tek bir pazarın oluşturulmasıdır (DTM, 2011). Bu amaçla Avrupa Tek Senedi (ATS) 17 ve 28 Şubat 1986’da imzalanmış ve Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe girmiştir. ATS ile getirilen değişiklikler kısaca sıralanacak olunacaksa: “Avrupa Toplulukları” ismi “Avrupa Topluluğu” olarak değiştirildi; 1992 sonuna kadar “tek/ortak pazarın” kurulması kararlaştırıldı; Sosyal Politika, Ekonomik ve Sosyal Uyum, Çevre, Teknolojik Araştırma ve Geliştirme gibi yeni politika alanlarında yetki Topluluğa verildi ve kurumlara ilişkin bazı değişiklik ve düzenlemelere gidilmiştir.

1988 yılında AET ile COMECON (Council for Mutual Economic Assistance- Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi) arasında ortak bildirge imzalanmış ve böylelikle, söz konusu ülkelerin AB ile olacak olan diplomatik ilişkilerin önü açılmıştır (Kahraman, 2003: 359).

28-29 Haziran 1988 yılında Hannover Zirvesi’nde aşamalı olarak bir ekonomik ve parasal birlik oluşturmak hedeflenmiş, bu amaçla “Çalışma Komitesi”ne görev verilmiştir. Çalışma komitesi “Delors Raporu” olarak da bilinen “Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik ve Parasal Birlik Kurma Konusunda Rapor”u yayınlamıştır. Werner Raporu’ndan sonra Delors Raporu, Avrupa’da ekonomik ve parasal birliğin gerçekleştirilmesine yönelik ikinci önemli teşebbüs olarak bilinmektedir. 26-27 Haziran 1989 Madrid Zirve’sinde de Delors Rapor’u onaylanmıştır. (Karluk-Tonus, 2011). Rapor’da euro (€)’ya geçiş için üç aşamalı bir program düzenlenmiştir. Bu aşamalar:

1 Temmuz 1990: Birinci Aşama

  • Sermaye işlemlerinin serbest dolaşımı,
  • Merkez Bankalarının yakın iş birliği içerisinde olmasını,
  • Avrupa Para Birimi (European Currency Unit-ECU)’nin serbest kullanımını ve
  • Ekonomik uyum sürecinin gerçekleştirilmesini içermektedir.

1 Ocak 1994: İkinci Aşama

  • Avrupa Para Enstitüsü (şimdi Avrupa Merkez Bankası olarak anılmaktadır) merkez bankaları tarafından kamu sektörüne temin edilen kredilerin yasaklanması,
  • Para politikalarına koordinasyonun sağlanması,
  • Ekonomik uyumun güçlendirilmesi ve
  • Avrupa Merkez Bankaları sisteminin oluşturulmasını içermektedir.

1997 yılında “İstikrar ve Büyüme Paktı (The Stability and Growth Pact)” kabul edildi. Tek paraya geçilmesiyle birlikte üye ülkelerin bütçe disiplini yönünde gösterdikleri çabaları sürdürmelerini sağlamayı amaçlayan Pakta göre:

Maliye politikaları birbirleri ile uyumlu olması ve Üye ülkelerin bütçe açıkları yıllık bütçe açıklarının GSYİH’lerinin %3, kamu borçlarının ise üye ülkelerinin yıllık gelirlerinden %60’ından fazla olmamasıdır.

İlerleyen süreçte 1998 yılında Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemi (AMBS) kurulmuştur.

1 Ocak 1999: Üçüncü Aşama

  • Kur değişim oranları sabitlenmesi,
  • €’nun tanıtılması,
  • Para politikaları tek bir merkezden yani Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nden yönetilmesi,
  • Avrupa Döviz Kuru Mekanizması (ERM II) uygulanmaya başlanması ve
  • The Stability and Growth Pact’in (İstikrar ve Büyüme Paktı) yürürlüğe girmesidir.

10 Aralık 1991 yılında ABA imzalanmış, 1 Kasım 1993 yılında da yürürlüğe girmiştir. Avrupa Birliği kavramı kullanılmaya başlamıştır. ABA, AB için dönüm noktası olarak nitelendirmektedir. Üç sütunlu bir yapıya sahip olan AB aşağıdaki şekilde özetlenmiştir. Ancak bu üç sütunlu yapı Lizbon Antlaşması (2009) ile birlikte geçerliliğini yitirmiştir.

Şekil 1.1: Avrupa Birliğİ’nin Üç Sütunlu Yapısı 

Kaynak: (Nicholas Moussis, 2004: 29’dan yararlanılarak düzenlenmiştir)

Antlaşmada yer alan sosyal politikalar bölümüne İngiltere taraf olmaması tartışmalara neden olmuştur bunun altında yatan sebep İngiltere’nin Anglosakson1 yapıya sahip olması ve Thatcher politikalarının burada belirleyici bir rol oynamış olmasıdır.

Bölüm Özeti

Bu bölümde Avrupa Birliği fikrinin temellerinin Antik Yunan’a dayandığını, savaştan çıkan ülkelerin hangi aşamalardan geçerek Avrupa Birliği olduğu öğrenildi.

0 0 oylar
Article Rating